Sen De Haklısın, İki Gözüm!

İnsanlığın ruhunu çektiler, özellikle gençlerin içini boşalttılar.

Geleceğini, ideallerini, arzularını, taleplerinin ne olduğunu anlamayan/anlayamayan bir nesil ortaya çıktı, yolunu kaybetti ve esen rüzgârla beraber, sağa sola yalpalanmaya başladı. Menzili belli olmayan hedeflere doğru sürüklenmeye başladı. Tabiri caizse, insanın genetiğiyle oynadılar. Yiyecek de, içecek de, bitkiler de hâsılı her şeyin genetiğiyle oynadıkları gibi, insanın da genetiğiyle oynamaya başladılar.

Bir ateş çemberi her yanımızı sarıp sarmalamış durumda. Yozlaşmış kültür, hayatımızın her anında bizi tehdit etmektedir.

***

Oruç tutup, akşama kadar yatacaksın!

İftarla birlikte doğruca kahveye koşacaksın!

Sonra yağlı yavan ekmek ve boyam şerbeti alıp eve gideceksin!

Sahur yapıp, yine yatacaksın!

Namaz yok, niyaz yok, teravih yok, tövbe istiğfar, salavat yok,yok yok...

Sonra, adı oruç tuttum/tutuyorum olacak, öyle mi?

Oruç bu olmasa gerek!

Çünkü biz oruç tutuyoruz da, acaba oruç bizi tutuyor mu?

***

Güzelin güzelliğini güzel göstermesi gereken güzel gözler,

Güzelin güzelliğini güzel görecek gonca güllü gözlere göster.

***

Kimse kimseyle hem fikir olmak, aynı şeyleri düşünmek, sevmek, sevmemek zorunda değildir.

Ancak, insanlarla karşılaştığınız yer, zaman ve mekânlarda; birbirinizin yüzüne bakacak karakterde, kişilikte, şahsiyette ve haysiyette olun.

***

Gönlümüzdekiler ayrı, aklımızdakiler ayrı olmaktadır, maalesef!!

***

Akıllı delinin biri, dağda kestiği odunlarını merkebe yükler, ovaya, yani odunu az olan bir yere satmaya götürmek için yola düşer.

Yolu bir köyün kenarından geçer.

Yağmur yağmıştır.

Yerler çamur, haliyle köyün dışındaki çayır da bataklık olmuştur.

Merkebi çamura batar.

Hemen köye gider, " çabuk söyleyin bana, bu köyün sahibi kimdir?" der.

Ağayı çağırırlar.

Köyün sahibi akıllı adamdır.

"Benim" der.

"Hemen gelin benim merkebi çamurdan çıkarın, ben falan yere gideceğim, sakın ola dönüşte burayı böyle görmeyim, hemen kurutun, yoksa hepinizi öldürürüm!" der.

Köyün sahibi bakar ki mecnun, fazla üstüne gitmez, "emredersiniz" der.

Bir süre sonra, dönüşte aynı yerden geçen adam, bakar ki kurumuş.

Yine "hemen bana köyün sahibini çağırın" der

Köy sahibi gelince; "aferin işte, böyle iyi olmuş, nedir öyle herkesin merkebi çamurda kalıyor.

Demek ki korku kar ediyor" der ve evinin yoluna koyulur.

Aslında köylülerin yaptığı bir şey yoktur, sadece yağmur yağmamıştır, doğan güneş o yeri kurutmuştur.

***

Dedim, " bu kadar da olmaz ki?"

Dedi ki, "sen de haklısın, iki gözüm!"

***

Dostlarla çay ocağında oturuyoruz.

Yan masada, etraftakilere aldırış etmeden hararetli konuşmalar yapılıyor.

Ve en ilgi çekici bir konuşmaya şahit oluyoruz.

"Herkes bir şeylerden çeker, Allah var, en çok çekenler de sofilerdir" diyor birisi.

Destek maçlı bir diğeri, "gerçekten öyle" diyerek ekliyor; "sofiler var ya, o sofiler! Tespih çeker, sabır çeker, salavat çeker, ondan, bundan çeker ve çok da nefsinden çeker!" diyor.

Tebessüm edenlere, gülenlere tabi ki biz de gayr-ı ihtiyar-ı iştirak ediyoruz.

Hani haksız de değiller yani!

Kerim BAYDAK

[email protected]

Yorum Yaz