Enkaz altında 1 yaşındaki kızının susuzluğunu tükürüğüyle giderdi

Kahramanmaraş merkezli depremlere Adıyaman’da yakalanan ve enkaz altında 3 günboyunca 1 yaşındaki kızı Ada ile kalan 33 yaşındaki depremzede Esra Alagöz, kızı Ada’yı hayatta tutabilmek için 3 gün boyunca kızının su ihtiyacını tükürüğüylegiderdi.  
Depremzede Esra Alagöz, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlere 1 yaşındaki kızı Ada Alagöz, 8 yaşındaki kızı Güneş Yaren Alagöz ve eşi Gazi Alagöz’le beraber Adıyaman’da yakalandı. Depreme 1 yaşındaki kızı Ada’yı emzirirken yakalanan Alagöz ile ailesi, 20 saniyede tuzla buz olan evinde enkazaltında kaldı. Enkaz altında eşinin ve 8 yaşındaki kızının hayatını kaybettiğini fark eden Alagöz, 1 yaşındaki kızını hayatta tutabilmek için enkaz altında kaldıkları süre boyuncatükürüğüyle kızının susuzluğunu giderdi. Depremin meydana gelmesinden 3 gün sonra sesini arama kurtarma faaliyetleri yürüten ekibe son anda duyurabilen Alagöz, kendisinin ve kızı Ada’nın kurtarılmasının ardından hastaneye sevk edildi. “Asrın Felaketi” olarak adlandırılan depremde kızının ve eşinin yanı sıra babası Ramazan Siner’i de kaybeden ve iyileşebilmek için onlarca operasyon geçirmek zorunda kalan Alagöz, deprem anını, enkaz altında 1 yaşındaki kızıyla hayatta kalma mücadelelerini, kurtarılma anını ve tedavi sürecini İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine anlattı. 

“20 saniyede ev tuzla buz oldu” 
Depreme yakalandıkları esnada kızı Ada’yı emzirdiğini ifade eden Alagöz, “Kaşla göz arasında derler ya o şekilde her şey birden oldu. Çocuk elimdeydi, 8 yaşında da bir kızım vardı. Ben ufak çocuk elimdeyken onu aldım ve kaçmaya çalıştım. Babasına da ‘8 yaşındaki çocuğu al, kaçalım’ dedim. Kaçmak için dış kapıyı açtım. Zaten 20 saniyede ev tuzla buz oldu. Eşim, ben ve küçük çocuğumla beraber kapının girişinde yakalandık. Eşim direkt vefat etti. Diğer kızım da yatak odasında yataktaydı. Ondan haberim yoktu ama onun da öldüğünü anladım. Çünkü sesi hiç çıkmıyordu. Sonra Ada kucağımdaydı, nefesi teklemeye başladı. Daha sonra ne yapabilirim diye düşünürken belki kendine gelir diye Ada’nın sırtına vurdum. Tozdan dolayı Ada’yı öksürük tuttu ve daha sonra nefesi düzelmeye başladı. Bayağı kötü bir durum yaşadım” diye konuştu. 

“Bağırıyordum ama beni duymadıklarını da anlıyordum” 
Enkaz altında kızı Ada ile birlikte 3 gün kurtarılmayı beklediğini dile getiren Alagöz, “Üzerimde tavanlar çoktu. Aslında sesimi duyurabilme imkanım da yoktu. Eşim üzerimdeydi. Başım ters dönüktü ve eşimin kalçası kafamın üzerindeydi. Bağırıyordum ama beni duymadıklarını da anlıyordum aslında. Elime sopa geliyordu, kapının kırık sopaları oluyordu. Onları alıyordum ve belki duyarlar diye yukarıya vuruyordum. Sesimi duyurmaya çalıştım ama onlar da tam yerimi bilmedikleri için uzaktan sesleniyorlardı. En son tam tepemde bağırdılar. Onlar bağırınca ben de son gücümü kullanarak eşimi ittim, kafamı bir şekilde oradan kurtardım ve bağırmaya başladım. Bana geliş yönleri de çok tersti. Yön yoktu, girebilecekleri alan yoktu. Ama onlar da bir şekilde yön bulup beni küçük bir alandan çıkardılar” şeklinde konuştu. 

“Her ağladığında, her ‘anne’ dediğinde kendisine tükürüğümü veriyordum” 
Alagöz, enkaz altında kaldıkları süre boyunca hiç yemek yiyemediğini ve su içemediğini vurgulayarak, “Kafama çok darbe almıştım. Ağzımdan, burnumdan ve gözlerimden kan geliyordu. Sırf Ada için hayata tutunmaya çalıştım. 3 gün boyunca hiç uyumadım. Çünkü uyusaydım bir şekilde öleceğimi biliyordum. Açıkçası Ada beni tutuyordu. Ada’ya da susar diye tükürüğümü veriyordum. 3 gün boyunca Ada her ağladığında yetiştiremiyordum kendimi. Her ağladığında, her ‘anne’ dediğinde kendisine tükürüğümü veriyordum. O şekilde hem onu hem hayatta tuttum hem kendim hayata tutundum” ifadelerini kullandı. 

“Allah’ın izni ile ameliyat sonrası parmaklarımın çalışmasını temenni ediyorum” 
Deprem sonrası eşinin vücudunun kolunun üzerinde kaldığını, bu sebepten dolayı kolunda "kangren" olma riski oluştuğunu ve enkaz altından çıkarıldıktan sonra ilk olarak Adıyaman’da tedavi gördüğünü belirten Alagöz, sözlerine şöyle devam etti: 
“Oradan Şanlıurfa’ya yönlendirdiler, 3 gün orada kaldım daha sonra ise Ankara’ya getirildim. Benim kolumda kangren olma ihtimali vardı. Doktorumuz sağ olsun 2 ay boyunca uğraştı. Yoğun ameliyatlar geçirdik. Ondan sonra kolum bir şekilde düzelmeye başladı. Şu an kolum var çok şükür. Parmaklarım oynamıyor ama 3 ay sonra bir ameliyat geçireceğim. Allah’ın izni ile de o ameliyat sonrası parmaklarımın çalışmasını temenni ediyorum.” 

“Kızımla eşimin acısını yaşayamadan kendi canımın derdine düştüm” 
Tedavi süreci boyunca hem psikolojik olarak hem de fiziki olarak çok yoğun süreç geçirdiğini söyleyen Alagöz, “Kızımla eşimin acısını yaşayamadan kendi canımın derdine düştüm. Artık tek amacım Ada’ya bir şeyler yapabilmek, onun için çaba sarf etmek. Zaten toparlanma sürecim de onun için hızlı oldu. Ben bir şeyi yaparken yatağa yatmıyordum, sadece Ada’ya ulaşabilmek için hırs ediyordum. Acı çekiyordum ama hırs ediyordum. O şekilde o operasyonları atlatıyordum. Acı çekiyordum ama benim kızım var ve yapmak zorundayım” dedi.